15 Ocak 2008 Salı

İnteraktif, "Etkileşimli Eğitim"

“Pozitif Eğitim”in bir diğer önemli farkı: -İnteraktif-, yani “Etkileşimli Eğitim”dir.Daha önce, sizlere biraz olsun yol gösterebilmek ve sıkça gelen sorulara yanıt verebilmek amacıyla, bazen yurtdışındaki sitemize gelen sorulardan da alıntı yaparak burada sizlere ileteceğimizi duyurmuştuk. Şimdi bunlardan birini daha sizinle paylaşmak istiyoruz. ----------o----------o----------o----------o----------o----------Merhaba Sn.Arahovitis, Benim yaklaşık 6 aylık bir safkan Alman Pointer Kurzhaar cinsi köpeğim var, onu bir pet olarak yetiştiriyorum, avcılıkta kullanmak amacıyla almadım. Oldukça hevesli, öğrenmeye açık bir köpek, hemen hemen her şeyi yiyor. Henüz ev içi yaşamla ilgili özel bir eğitim almadı, bu yüzden şu an için en büyük sorunumuz çağrıldığı zaman duymuyor gibi davranması ve biraz fazla havlaması. Sanırım bu sorun eğitim ile hallolabilecek bir şey... O yüzden sizden bana nasıl bir eğitim verdiğinizle ilgili biraz daha bilgi vermenizi rica ediyorum, yani bu eğitimi hangi yaşta veriyorsunuz, köpeği belli bir süre orada mı tutuyorsunuz yoksa biz birlikte eğitim yaptığınız yere yani “okula”mı geliyoruz, bu eğitim ne kadar sürüyor, maliyeti nedir gibi soruların cevaplarını sizden rica ediyorumYanıtınız için şimdiden teşekkür ediyor ve iyi çalışmalar diliyorumEllen van der Schouw----------o----------o----------o----------Günaydın Sn. Ellen van der Schouw, Sorunuza baktığım zaman, eğitimle yavru köpeğinizin davranışlarını istediğiniz şekle sokabileceğimiz konusunda doğru bir tahminde bulunduğunuzu görüyorum. Bizim arzu edilen neticeye ulaşma konusunda en önemli “silahımız”, bilgi, sabır, sevgi ve köpeğimizin davranışlarını değiştirebilmek için önce kendi davranış şeklimizi kontrol altına alabilmek konusunda harcayacağımız çabadır. Tabii ki yine de sonucu garanti etmek imkansızdır. Ama size yaptığımız işin kalitesi, eğitime ( tabii ki “pozitif eğitim”den bahsediyorum ) bilimsel ve insancıl yaklaşımımız ve mümkün olan en iyi neticeyi elde etme konusunda size elimizden gelen yardımın en iyisini yapma isteğimiz ve çabamız konusunda garanti verebiliriz. Başarının elde edilmesi pek çok faktöre bağlıdır, bunlardan bazılarını yerine getirmek son derece kolay olduğu halde, bazıları maalesef değişmesi çok zor olan ya da bizim dışımızda gelişen koşullardır (buna verebileceğimiz en iyi örneklerden biri, özellikle büyük şehirlerde köpeklerin sahip oldukları enerji fazlasını kullanabilecekleri müsait alanların, açıklık yerlerin ve geniş parkların azlığıdır).

Bizler “Pozitif Eğitimciler” olarak, köpek sahiplerinin yavru köpekleri/köpekleri ile en etkin biçimde ve hem köpeğin, hem de sahibinin hoşuna gidecek, onlara rahatsızlık vermeyecek yöntemlerle iletişim kurabilecek beceriler edinmelerini sağlamamız gerektiğine inanıyoruz. Bu yüzden de öncelikli hedefimiz, aile bireylerini kendi köpeklerini kendileri eğitebilecek seviyeye getirmek, onlara bu eğitimi vermek - tabi ki bu eğitimi yalnız başlarına değil, bizim rehberliğimizde gerçekleştiriyorlar. Biz insanların öğrenmesindeki en etkin yöntemin, öğrenilen şeyi birebir uygulamak olduğuna inanıyoruz ve o yüzden de köpek sahiplerinin eğitim sürecine aktif katılımlarının şart olduğunu düşünüyoruz. Çünkü eğer köpek sahibinin bizden destek istemesinin esas sebebine inecek olursanız, bunun tek nedeninin eğitimi verebilmek için ihtiyacı olan bilgi ve uzmanlık eksikliği olduğunu göreceksiniz. Eğitimini tamamen sizin üstleneceğiniz, kendiniz yetiştireceğiniz bir yavru köpek sahibi olmak istiyorsanız, onu evinize ilk getirdiğinizde takriben 8-9 haftalık olmasını tercih edebilirsiniz. Köpekler öğrenmeye çok erken başlayabilirler. O yüzden de köpeği eve geldiği ilk günden itibaren eğitmeye başlamak en doğrusudur. Böylece “istenmeyen davranışların engellenmesini” ve “istenen davranışların kuvvetlendirilmesini” desteklemiş oluruz. Ama bu kesinlikle daha yaşlı köpeklere eğitim verilemeyeceği ya da verilmemesi gerektiği anlamına gelmez, bizimle aynı evi paylaşıp, ailemizin bir bireyi olacak köpeğimizin yaşı ne olursa olsun daha iyi koşullarda ve bulunduğumuz şehir ortamında yaşamasını sağlamamız gerekir. Bu destek bütün köpeklerin hakkıdır ve bu desteği sağlamak da sahibinin sorumluluğu ve görevidir. Bizim eğitimimiz 12 “ziyaret”ten oluşuyor (buna ek olarak “temel itaat eğitimi”nin tamamlanmasının ardından 3 kez de “bonus ziyaret”imiz var), bu da köpek sahibi ile yaklaşık 3-4 aylık bir işbirliği demek. Bu eğitim hizmeti için aldığımız ücreti ve diğer alternatif hizmet önerilerimizi, sizi ve köpeğinizi daha yakından tanıyacağımız öngörüşmede size daha detaylı olarak aktaracağız. Siz eğitim için herhangi biryere gelmiyorsunuz, ya da köpeğinizi belli bir süre biryerde bırakmıyorsunuz, biz sizin köpeğinizle birlikte yaşadığınız mekana gelip, eğitimi orada veriyoruz. Eğer eğitimcimizin yaşadığınız yere ulaşmak için çok fazla mesafe katetmesi gerekirse, bunun için de baştan konuşarak mesafeye bağlı bir ekstra ücret talep edilmesi söz konusu olabilir. Bize danıştığınız için teşekkür ediyor ve birlikte alacağınız bu eğitimin hem köpeğinizin hem de sizin hayatınızı daha da güzelleştirmesini diliyoruz. En içten sevgi ve saygılarımızla,Yiannis ArahovitisProfessional Dog TrainerMember of APDT #5703----------o----------o----------o----------o----------o----------“Pozitif Eğitim”i diğer eğitim yöntemlerinden ayıran en önemli farklardan biri kesinlikle cezaya yer olmayan bir yöntem olması ise, ikincisi de köpek sahibinin eğitime %100 aktif katılımıdır. Zaten bu yüzden, pozitif eğitimin başarıya ulaşabilmesi için köpek sahibinin bu eğitimin faydasına inanması ve öğrenip uygulamaya kararlı, istekli olması gerekmektedir. Aksi takdirde “sadece köpeğin eğitilmesi” istenen sonuçlara ulaşmak için yeterli olmayacaktır. Eğitim bir bütündür ve iyi bir netice için –ister insan, ister köpek olsun- hayatı birlikte paylaşacak tüm bireylerin onlara daha uyumlu, daha huzurlu bir yaşama ortamı sağlayacak yöntemleri birlikte öğrenip uygulamaları gerekmektedir. Yalnızca köpeğinizin “eğitilmesi” ama sizin ondaki bu yeni “bilgi ve becerileri” nasıl kullanacağınızı bilmemeniz, tıpkı bilgisayar kullanmayı bilmeyen birinin teknolojinin son harikası bir bilgisayarın başına oturması gibi olacaktır: yani o “bilgi ve beceri” kullanılmadıkça öylece atıl duracak ve zamanla körelip unutulacaktır. O yüzden, köpeğinizle beraberliğinizden maksimum keyif alabilmek ve onun “dilinden anlayabilmek” için, size onun eğitiminde aktif rol almanızı öneriyoruz.

Köpeklerde Aşı Takvimi

Köpeklerinizin sağlıklı kalabilmeleri ancak koruyucu uygulamalar ile mümkün olabilmektedir. Özellikle bir yaşından küçük ve 8 yaş üzerindeki köpekler viral hastalıklara karşı savunmasızdırlar. Bu nedenle aşı programlarının dikkatli olarak takip edilmesi gerekmektedir.Lütfen unutmayın, viral hastalıkların özel bir tedavisi bulunmamaktadır ve ölüm oranı bu hastalıklara yakalandıktan sonra çok yüksektir.Aşılama programına başlamadan önce yavru köpeklerin plasenta yoluyla ve emzirme döneminde sütle aldığı iç parazitlere karşı tedavi edilmeleri gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle iğne veya ağız yoluyla antiparaziter ilaçlar uygulanacaktır. Köpeklerde distemper denilen gençlik hastalığı, parvovirus yani kanlı ishal, hepatitis ve leptospirosis hastalıklarına karşı karma aşı 1,5 aylık iken yapılmalıdır. Daha sonra 15-20 gün arayla aşılama programı sırasıyla devam eder. Yapılacak aşılar sırasıyla şöyledir : Karma aşının tekrarı, Parainfluenza+Bordetella (Kennel Cough- Bulaşıcı öksürük), Kennel Cough aşısının tekrarı, Lyme Hastalığı (Borrelia) ve Kuduz. Yetişkin bir köpekte ise senede bir defa olmak üzere Karma aşı, Kennel Cough, Lyme ve kuduz aşıları tekrarlanır.Paraziter HastalıklarKöpeklerde özellikle tenya ve askaridlere karşı ilaçlama programlarına uyulmalıdır. Özellikle dışarıya çıkan, başka hayvanlarla temasta bulunan, gözetimimiz dışında yaşayan ve dolaşan, ormanlık arazide dolaşma olanağı olan, çiğ ve kontrolsüz yiyecek veya içeceklerle temas olanağı bulunan, avlanan köpeklerde paraziter hastalıkların ortaya çıkması mümkündür. Zoonoz yani hayvanlardan insanlara geçebilen bu parazitlerden özellikle Ekinokok (tenyalar) insan ve halk sağlığı bakımından önemlidir. Halk arasında kist hastalığı olarak bilinen ve insanların karaciğer, akciğer ve beyin gibi çeşitli iç organlarında kistlerin oluştuğu Kist hidatik hastalığından korunmak mümkündür. Halk arasında kedi ve köpeklerin tüylerinden bulaştığı sanılan bu hastalık aslında tamamen tüylerle beraber parazit yumurtalarının da ağız yoluyla alınmasıyla bulaşmaktadır. Eğer köpeğiniz periyodik olarak senede dört defa tenyalara karşı ilaç alıyorsa böyle bir hastalık riski yoktur. Düzenli olarak paraziter ilaç alan bir köpeğin tüylerinin oluşturacağı risk bir insanın saçının yutulmasıyla oluşacak tehlike ile aynıdır. Y. Doç. Dr. Erol Güçlü GÜLANBER © 2002 Bu yazının tüm hakları Y. Doç. Dr. E.Güçlü GÜLANBER’e aittir. Elektronik ortam da dahil olmak üzere izinsiz çoğaltılamaz, alıntı yapılamaz.
Burada verilen sağlık bilgisi sadece eğitimsel amaçlar içindir ve bir sağlık çalışanı ile yapılan görüşmelerin yerine geçmesi amaçlanmamaktadır. Hasta bakımı ile ilgili tüm kararlar hastanın kendi özelliklerini de göz önünde bulunduran bir sağlık çalışanı ile birlikte alınmalıdır

14 Ocak 2008 Pazartesi

DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE HAYVAN HAKLARI (-SIZLIKLARI)

Hayvan Hakları ile ilgili araştırma yaparken çeşitli forum ve yorumları okudum. Durum yer yer sevindirici, bazen ise tüyler ürpertici … İşte buyurun;
“Milyonlarca insanın açlık, hastalık, fakirlik ve en önemlisi adaletsizlik yüzünden acı çektiği bir dünyada, kendilerini hayvanların korunmasına, beslenmesine ve haklarına adayanları anlamıyorum, hayvan haklarını korumaya harcayacağınız enerjinizi ve paranızı ihtiyacı olan insanlara harcamaktan neden çekiniyorsunuz? Bazen tüm bunların gösteriş olduğunu düşünüyorum…”
Böyle bir görüşü okuduktan sonra soruyorum kendime; “Şimdi nasıl bir yazı yazmalıyım?”
Evet, insanların yaşadığı 4 kıtada da fakirlik, adaletsizlik ve hastalık var. Bunlar sadece bizim ülkemize özgü sorunlar değil elbette. Peki, bu sorunların varlığı yüzünden hayvan haklarını ve onların korunma haklarını hiçe mi saymalıyız? Kusura bakmayın, biz yokuz!
Bizim gibi düşünenler için buyurun; dünyada ve Türkiye’de hayvan hakları dosyası… İnsan olduğumuzu biraz daha anlamak için…

Dünya onların hakları olduğunu kabul etti
Avrupa Topluluğu üyesi olan devletler 13 Aralık 1968 tarihli Uluslararası Taşımada Hayvanların Korunmasına ilişkin Avrupa Anlaşmasını, 10 Mart 1976 tarihli Tarımsal Hayvan işletmelerindeki Hayvanların Korunmasına İlişkin Avrupa Anlaşmasını yaptı. Hemen bir yıl sonra 21-23 Eylül 1977'de Uluslararası Hayvan Hakları Birliği ve ona bağlı ulusal birlikler tarafından Londra'da Hayvan Hakları konusunda bir uluslararası toplantı düzenlendi ve bu toplantıda "Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi" kabul edildi. Bildirge, Paris'te UNESCO Evi'nde 15 Ekim 1978 tarihinde de törenle tüm dünyaya duyuruldu. Evet, tüm dünya ülkelerine hayvanların da yaşamak için hakları olduğu duyuruldu. Tüm dünya toplumsal, ahlaki ve vicdani açıdan, hayvan varlığının, canlı olarak değerlendirildiği bir perspektifle tüm hayvanların yaşamlarının güvence altına alınması yolunda önemli mesafeler aldı. Almanya, İsviçre, Avusturya, Hollanda, İsveç gibi ülkeler hayvanları koruma kanunlarını çıkardılar ve bu kanunların uygulanması kapsamında çok titiz çalışmalar yaptılar. Özellikle Almanya bu yasada yaptığı bazı değişikliklerle, bu korumanın kapsamını daha da genişletti.



Geç oldu, güç oldu
Gelişmiş düzeyde olan bir çok ülke, hayvan hakları sorununu kanunlar çerçevesinde çözerken,Türkiye’ye dönüp baktığımız da ise yıllar sonra dahi olsa 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası’nın nihayet 24 Haziran 2004'te kabul edildiğini görüyoruz. Kanun çıktı çıkmasına ama yine de bir yerde sorun var. Tarihe dönüp baktığımızda araştırmalarımız sonucu gülümseten olaylara rastlıyoruz.
Çünkü hayvan sevmek bir “insanlık” vasfıdır
Geçmişte gerek Selçuklu, gerek Osmanlı döneminde hayvanlara büyük bir sevgi gösterilmiş.Hayvanlar yararına bir çok vakıflar kurmuş, yaşlı hayvanların ömürlerini tamamlayabilmeleri için büyük otlaklar vakfedilmiş, cami, medrese ve konakların cephelerine sanat eseri niteliğinde kuş evleri eklenmişlerdir. Osmanlı Ülkesini gezen yabancıların seyahatnamelerinde, Türklerin “hayvansever üstün insanlık vasfından” büyük bir hayranlıkla söz edildiği görülmekte. Ne müthiş bir mutluluk değil mi?

Dünya’da neler oldu
Şimdi biraz dünyaya açılacağız. Elbette duyarsızlık yada katliamlar sadece Türkiye sınırları içerisinde olmuyor. Araştırmalarımız sonucunda derlediğimiz bazı olayları olduğu gibi aktarıyoruz.
25.000 Dolar tazminat
New Orleans Katrina kasırgası sonrasında çeşitli bölgelere yardıma giden insanlar arasında bulunan evcil hayvan sahipleri de vardı. Bu insanlar evcil hayvanlarını toplu bir şekilde Beauregard Orta Okulu, St. Bernard Lisesi ve Sebastien Roy İlkokulu’nun bahçelerine bıraktılar fakat işleri bitip döndüklerinde gördükleri manzara inanılmazdı. 33 köpek ve 2 kedi bırakıldıkları yerde ölü olarak bulunmuştu, köpeklerden en az üçü kesin olarak vurularak, diğerleri de darp edilerek öldürülmüşlerdi. Hayvan sahiplerinden Bayan Bozes mahallenin şerifini ve onun memurlarını olaylardan sorumlu tuttu. Davanın açılmasından sonra davayı açan hayvan sahipler mahkemede gözyaşları içinde hayvanların çekilmiş fotoğraflarını mahkeme heyetine sundular. Hakim, şerif ve memurlar hakkında inceleme başlatılmasına ve 25.000 dolar tazminat ödemelerine karar verdi.
ISAR (International Society for Animals Rights)
1959 yılında kurulan ISAR, adı içerisinde “Hayvan Hakları” sözcesinin ilk yer aldığı organizasyon olma niteliğini taşıyor. Hayvanların adaletsizce suistimal edildiğini ve onlara acı çektirildiğini gözler önüne sermek amacıyla kuruldu. Kuruluş üyeleri hayvanların haklarının verilmesi gerektiği çünkü onların haklarını alacak güçte olmadıkları üzerinde mutabakata vardı.
Harvard Üniversitesi 1982 yılında ISAR’ın amaç ve stratejisini içeren “hayvan hakları hareketi”nin derinlikli çalışmalarına ve konu hakkındaki analizlerine sponsorluk etme kararı aldı. Bu kararda etkin rol oynayan şey ise ISAR’ın ciddi ve planlı çalışma prensibiydi.
New York sokaklarında hayvan kıyımı
Amerika’da her yıl nüfuslarının çoğalması nedeniyle binlerce sahipsiz kedi ve köpekler itlaf ediliyordu. Yıllarca bahar temizliği gibi binlerce sahipsiz kedi ve köpeği öldüren Amerikan hükümeti ISAR’ın istikrarlı eylemleri ve toplumu bilinçlendirme kampanyaları sayesinde artık onları öldürmüyor.
Her yıl onların aşılarını yapıp, kısırlaştırıyor.
IARL (Institute for Animal Rights Law )
Hukuksal bilgi, analiz ve hayvan hakları hareketlerine rehberlik etmek amacıyla kurulan Hayvan Hakları Hukuk Enstitüsü temel amaçlarını şu şekilde sıralıyor;
Tüm eyalet kanunlarında ve federal kanunlarda hayvan hakları ile ilgili yasal düzenlemeleri sağlamak,
Tüm yasal yolları kullanarak hayvan hakları ve yardımlaşma organizasyonlarını düzenlemek,
Tüm hukuki davalarda bilirkişi görevini yerine getirmek,
Hayvan hakları ile ilgilenen tüm hukuk öğrencilerini de kapsayan seminer,sempozyum, ders ve çeşitli literatürü hazırlamak.
Ayrıca New Jersey eyaleti Newark şehri Rutgers Hukuk Okulu’nda Hayvan Hakları Hukuk Merkezi (Animal Rights Law Center) kurulmuştur. Yine bu merkezde hayvan haklarının ihlali ile ilgili davalarda boy göstermektedir.
İşte Türkiye
Yukarıda da belirttiğimiz üzere ülkemizde de gecikmeli bile olsa TBMM tarafından kabul edilerek yürürlüğe konan hayvan hakları yasası var. Şimdi size bunu madde madde yazmak yerine bazı örnekler vermek istiyoruz. Kanunlar çerçevesinde yapılması gerekenleri elbette çok iyi biliyoruz ama “yapılmaması gerekenlerin” ne olduğunu, bunlar yapıldığı zaman (kanunu çiğneme) nasıl cezai müeyyide uygulandığını ( yada uygulanıp uygulanmadığını) inceleyeceğiz.
Köpekler preslendi
‘Uluslararası Kafkas Kültürleri Festivali’ için Kars Belediyesi, köylerden getirilip kent merkezine bırakılan başıboş köpekler için ‘temizlik operasyonu’ yapmış. Ama ne operasyon! Doğan Haber Ajansı’ndan Mukadder Yardımcıel’in Kars’ta elde ettiği olay anı görüntüleriyle birlikte bildirdiğine göre; Kars Belediyesi çöp araçlarına atılan sokak köpekleri henüz can çekişirken çöp sıkıştırma manivelası ile preslenmiş. Köpekler çığlıklar ve kemik sesleri arasında öldürülmüş. Olayla ilgili olarak Doğayı ve Hayvanları Koruma Derneği Çanakkale temsilcisi Sitare Şahin Kars Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunmuş. Ne olacak hep beraber göreceğiz.
Başkent’te utanç
İngiliz The Guardian Gazetesi’nin köşe yazarı Alexander Chancellor Türkiye’yi ziyareti dönüşünde Mamak’da yaşanan köpek katliamı haberi ile ilgili yorumları Daily Telegraph Gazetesi’nden okur ve belediye görevlilerinin pis olduklarına inandıkları köpeklere işkence ettiğinin ve öldürdüğünün gazetede yazılı olduğunu ifade eden Chancellor, bu olayın kendisinde “Türkiye’nin AB üyeliğine hazır olup olmadığını” sorgulamasına neden olduğunu söyledi. Çevre ve Orman Bakanlığı ve çevre ile ilgili resmi kuruluşlar hayvan katliamıyla ilgili sessizliklerini hala koruyor.
Kuduz aşısı pazarı yaratılıyor
Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin haberine göre İçişleri Bakanlığı genelgesinde “Ülkemizdeki kuduz riskli temas vakalarının % 90 civarındaki kısmını başıboş sokak köpekleri ve kediler oluşturmaktadır.” ifadesi ile özetlenmiş. Türkiye, Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa bölgesinde sokak hayvanı kaynaklı kuduz riskinin bulunduğu tek ülke. Ayrıca TVHB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Mustafa Altuntaş’ın Basın Açıklaması durumun görünen diğer ciddiyetini gözler önüne seriyor; “Sağlık Bakanlığı’nın yalnızca kuduz aşısı için ödediği kaynak on triyondur. Halbuki hükümet kuduz aşısına ödediği miktarın yarısı kadarını sokak hayvanlarının rehabilitasyonuna ayırsa bu vakalar yaşanmayacak ve bu kadar kaynak yurtdışına gitmeyecektir. Yaşanan olaylar sanki kuduz aşısı pazarı oluşturulmak isteniyor sonucuna getirmektedir.”
Köpek katliamı Alman basınında
Türkiye´de köpeklerin öldürülüp çöp toplama yerlerine atılmaları Alman basınında yer aldı. Berlin´de yayınlanan yüksek tirajlı Berlin Gazetesi, Türkiye´de turizm sezonun başlamasına kısa bir süre kala yetkililerin sokakları köpeklerden temizlemek için öldürme yolunu seçtiğini yazdı ve arka sayfasının neredeyse tamamını Türkiye´de katledilen köpekler ile ilgili habere ayırdı.
Soyunmak mı lazım
Bu okuduklarınız araştırmalarımız sonucu bulduğumuz haberlerin sadece bir kaçı. Düşünün ki tarihiyle, coğrafyasıyla, İstanbul, Ankara gibi şehirleriyle hem turizm hem de siyasi açıdan dünyanın gözünün üstünde olduğu bir ülke burası. Büyükşehir Belediyeleri köpekleri pis diye, gece havladı diye, kuduz diye, üreyip çoğalıyor diye canlı canlı çöp kamyonlarında presleyebiliyor. Dünya’da PETA’nın bazı eylemleri için soyunup kürk mağazaları önünde eylem yapan yıldızları (belki de sırf çıplak oldukları için) resimli haber yapan yazılı medya, ana haber bültenlerinde seksi kızların danslarını, yada magazin olaylarını “haber” diye verebiliyorken, çoğalıyorlar diye canlı canlı gömülen sokak hayvanlarına yer vermiyor. Belki de haber değeri yoktur ne dersiniz? Zaten alışa gelmiş, olağan olaylar olduğundan mı sizce?
Yoksa biz de mi soyunsak?
Sadece kanuni değil, hem vicdani hem ahlakî sorumluluk
TBMM Genel Kurulu’nda dünyanın birçok ülkesinde, toplumsal, ahlakî ve vicdani açıdan tüm hayvanların yaşamlarını ve onların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı korunmalarını ve onlara kötü muamele edilmesinin önlenmesini güvence altına alan kanunlar çıkartılıp uygulanmaya başlandığını, geleneklerinde hayvan sevgisi olan ülkemizde şimdiye kadar böyle bir kanunun çıkarılmamış olmasının büyük bir eksiklik olduğunu, ayrıca, gerek Avrupa Birliği mevzuatına uyum, gerekse taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler bağlamında da böyle bir kanunun çıkarılmasının ülke olarak yükümlülüğümüz olduğu söylenmiş ve kanun nihayetinde çıkarılmıştır ama her açıdan yetersizdir!
Sevmek zorunda değilsiniz
Evet, yıllar sonra rötarlı olarak yürürlüğe giren 5199 sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu” yetersiz olmasına yetersiz ama yaşanan olayları inceledikçe insanın aklına “Belediyeler veya diğer ilgili (ilgisiz) kurumlar sanki böyle bir kanun yokmuş gibi hareket ettiği” düşüncesi geliyor. Bu kanunu sadece kanun olduğu için değil, hayvanların haklarını savunmak için eylem yapan sivil toplum örgütleri, hayvanseverler ve ilgili dernekler sesini azıcık yükselttiğinde kıyamet kopuyor. Bu seferde hayvanseverler “sansasyon yaratıcılar” olarak algılanıyor. Kimse hayvan sevmek zorunda değil elbette ama…
Ama öldürmeyin
15 Ekim 1978'de Paris UNESCO Evi’nde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre; ”… Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez…”

Son
Sizlere, siz hayvanseverlere, hayvanseverden öte yaşayan her canlıya saygılı ve duyarlı olan sizlere, hayvan haklarının dünya ve Türkiye’de ki son durumunu, yaşanan olayları ve sonuçlarını özetlemeye çalıştık. Daha çok araştırma yapıp yazsak kitap olur ama inanın çok satanlar listesine girmez. Araştırmalarımızı başından sonuna kadar okuduğunuzda dikkatinizi çeken en önemli şeyin dünyada da kıyım, itlaf gibi olaylar yaşandığı ancak bunun kanunlar çerçevesinde ağır para cezalarıyla son bulduğu dikkatinizi çekmiştir. Gelin görün ki bizde henüz tanık olmuşluğumuz yok. Bizde kanun var, uygulama yok. Hani olurda yarın bir gün AB yolunda biri karşımıza çıkar ve “sizin hayvan hakları ile ilgili kanunuz yok mu?” diye sorarsa “başımız öne düşmesin” diye mevcut bir kanun var çok şükür. Ne diyelim, umarız bir gün yine böyle bir yazı hazırladığımızda sonu daha mutlu biter…

Editörün notu:
MADDE 13. - Kanunî istisnalar ile tıbbî ve bilimsel gerekçeler ve gıda amaçlı olmayan, insan ve çevre sağlığına yönelen önlenemez tehditler bulunan acil durumlar dışında yavrulama, gebelik ve süt anneliği dönemlerinde hayvanlar öldürülemez.Öldürme işleminden sorumlu kişi ve kuruluşlar, hayvanın kesin olarak öldüğünden emin olunduktan sonra, hayvanın ölüsünü usulüne uygun olarak bertaraf etmek veya ettirmekle yükümlüdürler. Öldürme esas ve usulleri Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.MADDE 14. -Hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak, bakımlarını ihmal etmek, fiziksel ve psikolojik acı çektirmek yasaktır.

KÖPEĞİME TUVALET EĞİTİMİ NASIL VEREBİLİRİM?

Köpekler doğal olarak temiz hayvanlar olup, uyudukları alanları isteyerek pisletmezler. Bildikleri yerlere rutin bir şekilde işemekten hoşlanırlar. Bir köpek sahibi olarak bu yerlerin (evde önce gazete kağıdı, daha sonra çimenler ve su giderleri) nereleri olacağına siz karar verebilirsiniz. Köpek dışkıları nahoş ve sağlık açısından da küçük de olsa riskli oldukları için köpeğinizin dışkılarını arkasından toplamalısınız.
Bir köpeğin bağırsaklarını ve idrar torbasını boşaltma isteği genelde yedikten, içtikten, oynadıktan ve uyandıktan sonraki zamanlarda gelir. Yavru köpekler birkaç saatte bir kendilerini rahatlatmak durumundadır, o nedenle bir köpeğin ev eğitimi olana dek birkaç kaza olması çok muhtemeldir.
Yavru köpeğinizin bağırsaklarını veya sidik torbasını boşaltmadan önce vereceği tek sinyal yeri koklamak olacaktır. Bazı yavru köpekler koklamanın yanı sıra aynı yerlerde hızlı hızlı dolaşırlar, etraflarında dönerek kaka yapacak yeri size bildirebilirler. Bu durumda yavru köpeğinizi uygun bir yere koyabilmek için sadece birkaç saniyeniz olacaktır.Köpeğinizi çabucak tutup gazete kağıdı üzerine koyun. Gazete kağıdı hem ucuz, hem kolay bulunabilir, hem de emicidir. Kirlenmiş gazete kağıdından bir parçayı daha sonra köpeğinize kendi kokusunu anımsaması ve aynı yere tekrar yapmasını cesaretlendirmek için saklayın.
Gazete kağıdının üzerine yaptığında yavru köpeğinizi överek sevin. İstemediğiniz bir yere yaptığında cezalandırmayın, burnunu pisliğe sokmayın. Her iki hareket de anlamsız olup, yavru köpeğinizin sizden korkmasını sağlamaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Kaza ile yapılanları koku yok eden dezenfektanlar ile temizleyin, ancak amonyak içeren ürünler kesinlikle kullanmayınız, çünkü yavru köpeğiniz amonyak kokusunu kendi çişiyle karıştırabilir. Bu güzel kokulu amonyaklı ürünler köpeğiniz için her yer tuvalet çağrışımı yapabilir.Minik köpeğiniz , " Ooo ne güzel her yer çiş kokuyor o halde istediğim yere yapmamda bir sakınca yok" diye düşünebilir.
Köpeğinizi evde tuvalet ihtiyacını giderirken yakaladığınızda asla onu korkutacak tarzda bağırmayınız. Burada köpeği korkutup ona vereceğiniz mesaj sizin önünüzde yapmaması olacaktır ki bu da köpek tarafından daha ileri götürülüp dışarıda bile sizin önünüzde yapmama şekline dönüşebilir.Dışarıda yapmasını istieseniz bile farkında olmadan ona yasak koyarak buna engel olmuş olacaksınız.
Bunun yanında dışkı yapmanın korkulacak bi davranış olduğunu, ya da sizi üzdüğünü ve ya eğer cezalandırdıysanız sonunun ceza olacağı çağrışımını yaptığı için dışkıyı alel acele ortadan kaldırma gereği duyabilir. Sizi üzmemek, korkutmamak, heyecanlandırmamak ya da cezalandırılmamak için dışkısını yiyerek yok etmeye baçlayabilir. Bu durum geriye dönmesi çok güç olan dışkı yeme (kaprofaji) olayına neden olabilir. Köpeğiniz istenmeyen bir yere dışkı yapmışsa asla onu yakalayıp burnunu kendi pisliğine sürtmeyiniz. Bu davranışınız ona hiç olumlu bir mesaj vermeyecektir. Köpeğinizin dışkısını zorla yemeye itmiş olacak ve bilmeden böyle bir alışkanlığı başlatmış olacaksınız (dışkı yeme-kaprofaji). Sizin önünüzde dışkı yapmaması gerektiğine şartlanacak ve dışkısını daima sizden gizlemeye çalışacaktır. Bu durum ileride dışkı yeme davranış bozukluğuyla karşı karşıya kalmanıza sebep olabilir.
Yaşadığı yerde (kutu içerisinde, kafesinde, v.b.) kendi yaptığı dışkı ya da idrarı ile kalmak zorunda bırakmayınız. Kafesini yaşadığı alanı daima temiz tutmaya çalışmalısınız. Köpeğiniz " Yuvasını Temiz Tutmak " adına yine dışkısını yok etmeye çalışabilir ve bu durum da yine dışkı yeme problemi ile karşı karşıya kalabilirsiniz.
Not: Pet Care Veteriner Kliniği’nden alınmıştır.

YAVRU KÖPEĞİN SÜTTEN KESİLMESİ

Yeni doğmuş yavru bir köpek doğumda plasental yol ile anneden almış olduğu antikorların yanısıra ilk 24 saat içerisinde anneden aldığı kolostrum (ilk ağız sütü) ile pasif bağışıklığı kazanmış olur. Anneyi yeterince emmiş olsa bile viral hastalıklara karşı yeterli antikor gelişemiyeceği için mutlaka sütten kesilme döneminde aşılama başlanmalıdır.Köpek 6-8 haftalık olana kadar anneyi emmeli ve bu süre içerisinde yavaş yavaş anneden ayrılması sağlanmalı ,kuru mamaya geçiş tamamlandığında kendi başına yaşayabilecek konuma geldiği düşünülerek anneden ayrılması gerçekleştirilmelidir.En az 2 ay anneyi emmesi immun sisteminin ve tüm vucut sistemlerinin gelişimi için çok önemlidir.Hayatı boyunca karşılaşacağı viral,bakteriyel ve paraziter bir çok hastalığa karşı kendini koruması bu süt emme ve gelişim döneminin sağlıkla devam etmesine bağlıdır.Bir köpeği sütten kesmek için özenle yapılmış bir plana ihtiyaç vardır.Sütten kesilmiş bir yavru köpek konserve mamayı tercih etse bile eşit miktarda kuru mama yediğinden emin olmanız gerekir.Kuru mamayı su ile ıslatarak yavru köpeğe verebilirsiniz. Onun için gerekli vitaminleri ve mineralleri diyet ile verdiğinizden emin olmalısınız.
Yavru bir köpeğin sütten kesilme yaşıYeni doğmuş yavru köpekler için hayatlarının ilk 3 ile 4 haftası sadece anne sütüne ihtiyaç duyduklarını unutmamalısınız.yavru köpeklerin hayatlarının bu döneminde kesinlikle yeterince anne sütü almaları gerekmektedir.Anne sütünün yavruların gelişimi üzerindeki olumlu etkisine ve bağışıklık sistemlerinin gelişimine katkısına kesinlikle güvenebilirsiniz. Yavru bir köpeği anneden ayırmak istiyorsanız 3 haftadan itibaren yavaş yavaş anneden ayrı kalmasını sağlamaya başlayın, ama 6 haftadan itibaren tamemen ayırın.Daha öncesinde anne sütünü almasına kesinlikle engel olmayın.Bazı köpek sahipleri yavruyu 6 haftalık olduktan sonra anneden ayırmayı tercih ederler.Bu aşamada yumuşak gıdaları vermeye yavaş yavaş alıştırmakta ve kesinlikle 8 haftaya yavaş yavaş ulaşmakta gelişimi açısından fayda vardır.Yavru bir köpeğin erken sütten kesilmesi
Bir köpeği erken sütten kesmek gereksizdir. Bununla birlikte, öksüz yavrular,annesi ölmüş ya da medikal zorunluluk nedeniyle süt veremeyecek durumda olan annelerin yavruları erken sütten kesilmek durumunda kalınabilir.Aksi halde bilerek ve isteyerek yavruları 6 haftalık olmadan sütten erken kesmek onlara yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir. Yukarıda sayılan durumlarda, öksüz bir yavruyu beslemek ve besleme alışkanlığını profesyonel olarak edinebilmek için çok tecrube kazanmak gerekir.Aksi halde ihtiyacından fazla gıda vererek ya da alışılmışın dışında bir gıda ile besleyerek yavruda ishal gelişimine neden olmak kaçınılmazdır.Ayrıca sütten kesilmiş yavrularda konstipasyon(kabızlık) da gözlenebilmektedir. Bu nedenle, erken sütten ayrılma durumunda kalan yavruların özenle ve son derece dikkatle beslenmeleri gerekmektedir. Ortaya çıkabilecek ishal durumunda köpeğin sindirim sisteminde zararlı bakterilerin sayısındaki artış ile ishal daha ciddi bir hal alabilir,sistemik enfeksiyon gelişebilir ve yavru bu nedenle kaybedilebilir.Kedi ya da köpekte erken sütten kesilme çok sayıda sistemi etkisi altında bırakan viral ,bakteriyel ya da paraziter bir çok hastalığa karşı dayanıksızlığın arttırmasına neden olur. Erken sütten kesmenin doğal bir hareket olmadığını dikkate almak ve bu nedenle, özellikle bu yavruları çeşitli sistemik hastalıklardan koruyabilme sorumluluğunu üzerinize almak son derece önemlidir. Bu yavruların are özellikle sindirim bozukluklarına karşı savunmasız ve bu nedenle, çok özenli bir bakıma ihtiyaç duyduklarını unutmamalısınız.Sütten kesme dönemini erkene almak onlara yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir.Hazır olduklarında bağışıklık sistemi ve sindirim sistemi yeterince geliştiğinde anneden ve sütten ayrılmaları gerekmektedir; tıpkı insanlarda olduğu gibi...
Yeşilköy Pet Care Veteriner Kliniği’nden alınmıştır.
Burada verilen sağlık bilgisi sadece eğitimsel amaçlar içindir ve bir sağlık çalışanı ile yapılan görüşmelerin yerine geçmesi amaçlanmamaktadır. Hasta bakımı ile ilgili tüm kararlar hastanın kendi özelliklerini de göz önünde bulunduran bir sağlık çalışanı ile birlikte alınmalıdır.

13 Ocak 2008 Pazar

ÇOCUK HAYVAN İLİŞKİLERİ ve EVCİL HAYVANLARDA ALINMASI GEREKENSAĞLIK ÖNLEMLERİ


Hayvan sevgisinin insan üzerinde çok büyük ve yapıcı etkisi vardır.Araştırmalara göre evde bir evcil hayvanın olması çocukların ruhsal gelişimine katkı sağlamaktadır..İnsanlarla na- sıl etkileşim kurabileceğinin, nasıl sosyalleşebileceğinin denemelerini yapabilir, sevinç ve üzüntülerini hayvanlarla paylaşabilirler.Bu durum, engelli çocuklarda çok daha büyük anlam- lar ifade eder.Çocuklar her sevgiyi paylaşarak öğrenir.Ona karşılıksız sevgi veren, onu anlama- ya çalışan varlık olarak, bir kuşa, bir köpeğe, bir kediye çıkarsız bağlanır, onunla bütünleşir ve sevgiyi öğrenirler.
Tüm bu olumlu gelişmelere karşın, toplumumuzda çoğu anne ve baba ne yazıkki evde hayvan beslemenin; çocukların sağlığı açısından sakınca oluşturacağını düşünür ve çocuklarını hayvanlardan uzak tutarlar.Hayvanlardan insanlara bazı hastalıkların (kuduz,kist hidatid vs.)bulaşabildiği doğrudur ancak, bir veteriner hekime müracaat edilerek, hayvanların rutin sağlık kontrollerinin ve aşılarının yaptırılması durumunda bu endişeler yersizdir.Bu kapsamda özetle şu sağlık önlemleri alınır:
Yavru köpekler 6 haftalık olduklarında parazit mücadelesi yapılır, 8. haftada karma aşı(köpek gençlik,kanlı ishal,hepatitis,leptospirozis hastalıklarına karşı) uygulanır ve 11. haftadaaynı aşı tekrar edilir.12. haftada kuduz aşısı uygulanır.Bu aşılar daha sonra bir yıl aralıklarla uy-gulanır.İç ve dış parazitlere karşı 3-4 ay aralıklarla ilaçlama yapılır.1-2 ay aralıklarla köpeklerebanyo yaptırılabilir, ancak bundan daha sık yıkamanın hayvanın sağlığı açısından sakınca oluş-turabileceği akılda tutulmalıdır.Uygun bir fırça ve tarakla düzenli olarak tüylerinin bakımı yapı-lır.Evlerinde köpek besleyenler, hayvanın eğitimine mümkün olduğu kadar erken başlamalıdır.Bu nedenle yaşlı hayvan yerine yavru hayvan tercih etmeli ve eğitime 7 haftalık iken başlanmalı-dır.Otur,kalk,gel,git gibi bazı basit komutlar hayvana sahipleri tarafındanda öğretilebilmekte isede, özellikle engelli çocukların rehabilitasyonunda kullanılacak hayvanların eğitiminde, profes-yonel bir hayvan eğiticisinden yardım almakta büyük fayda vardır.
Yavru kediler 6 haftalık olduklarında parazit mücadelesi yapılır.8. haftada lösemi aşısı ve karma aşı (panleukopeni,viral rhinotracheitis vd.) uygulanır.11. hahtada karma aşı tekrar edilir,12. haftada kuduz aşısı uygulanır.Bu aşılar daha sonra bir yıl aralıklarla uygulanır.İç ve dış para-zitlere karşı 3-4 ay aralıklarla ilaçlama yapılır.Kediler tüylerini yalayarak temizledikleri için çoksık banyo yaptırılmalarına gerek yoktur.Fırça ve tarakla düzenli olarak tüylerinin bakımı yapıl-malıdır.
Süs kuşlarında ve akvaryum balıklarında rutin olarak uygulanan bir aşı yoktur.Kafes alt-lıkları ve tünekler sık aralıklarla temizlenmeli, önlerinde taze yem ve su bulundurulmalıdır. Ak-varyumlarda su değişimi düzenli olarak yapılmalı, özellikle mantari hastalıklara karşı gerekli önlem alınmalıdır.

KEDİNİZ TÜY MÜ DÖKÜYOR?

Kediler neden tüy döker? Psikolojik, fizyolojik ve patolojik nedenleri nelerdir? Bakımı ve tedavisi nasıl yapılır? Petsymed Veteriner Kliniği’nden Veteriner Hekim Sedef Erşahin, Kedigen.com üyeleri için yanıtlıyor...

Kedilerde tüy dökülmesinin nedenlerini iki ana başlık altında toplamak mümkündür.

1.Fizyolojik nedenler;

Tamamen doğal olan bu çeşit tüy dökülmesi mevsimsel olarak gelişir. Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında görülür. Kediler ilkbaharda kıştan kalan sık, kalın ve uzun tüylerini dökerler; yerine seyrek, ince ve kısa tüyler çıkar. Sonbaharda da bu tüylerini dökerek yerine kış için sık, kalın ve uzun tüyleri çıkar. Normal boyutlarda gelişen bu tüy dökümü ‘mevsimsel tüy dökümü’ olarak adlandırılır. Bu tüy dökümünü engellemek imkansızdır. Ancak düzenli olarak kedinizi fırçalayarak bu tüy dökümünü minimuma indirebilirsiniz. Ayrıca dökülmeye hazır bu tüylerin toplanması için düzenli olarak fırçalayarak kedinizin tüy bakımını yaparken kedinizin sağlığını da gözden geçirebilirsiniz. Bu sırada derideki anormallikleri gözlemleyebilir; pire, kene vb. dış parazitlerin varlığını kontrol edebilirsiniz.

Fizyolojik tüy dökülmesinin diğer bir nedeni de büyümedir. Anne karnından tüylü olarak doğan yavrular gelişmeleri sırasında bebeklik tüylerini de değiştirirler. Hatta bazen renkte de değişim yaşanabilir. Bu çeşit dökülme daha az dikkat çeker ve bireyler arasında farklılık gösterebilir.

Son olarak stres yaşanmasının da tüy dökülmesine neden olduğunu belirtmekte yarar var. Minik dostlarımızın yaşam şartlarındaki değişiklikler (sahip değiştirme, ev değiştirme gibi), hormonal değişimler, hastalıklar, ani ısı değişimleri, gebelik ve süt verme, yetersiz ve dengesiz beslenme, yemek saatlerindeki düzensizlikler, yolculuk, ani korkular, tıbbi müdahaleler gibi nedenlerle stres yaşarlar ve bunun sonunda tüy dökebilirler.
2.Patolojik nedenler;

Tüy dökülmelerinin en önemli nedenlerinden biri ‘hatalı beslenme ’dir. Aşırı proteinli gıdalar, çeşitli mineral – vitamin eksiklikleri ve dengesiz yağ asitleri kedilerde tüy dökülmesine yol açar. Hayvanların da insanlar gibi dönemsel beslenme rejimleri olduğu çoğu zaman sahiplerinin gözünden kaçmaktadır. Oysa yavruluk, erişkinlik, dişiler için gebelik ve sonrası, yaşlılık, obezite vb. gibi dönemler için ayrı diyetler uygulanmalıdır. Kedilerin fizyolojik ihtiyaçları insanlardan farklı olduğu için ev yemekleri ile beslenen kediler yetersiz ve dengesiz besleneceklerdir. Yıllarca ciğer, tavuk ve balıkla beslenen hayvanlarda alerjik dermatitisten siroza kadar giden bir hastalık tablosu oluşabilmektedir. Hazır mamalarda yaşanan bir sorun da ucuz olma iddiasıyla açık olarak satılan bazı mamalar yetersiz ve kalitesiz protein kaynakları, düşük taurin miktarları vb. nedenlerle gıda alerjilerine ve yetersiz beslenmeye neden olabilmektedir. Veteriner hekiminizin tavsiyesiyle kedinizin yaşına ve fizyolojik durumuna göre yapılan mama seçimi ileride oluşabilecek maliyeti yüksek ve kronik hastalıkları engelleyecektir.

Bu grupta yer alan diğer nedenleri sayacak olursak, sırasıyla:

Gıda alerjileri en sık rastlanan tüy dökümü nedenlerinden biridir. Veteriner hekiminizin de yönlendirmesiyle eleminasyon diyeti uygulanarak allergen tespit edilip kedinizin diyeti düzenlenebilir.
Pire, kene ve bitlerin neden olduğu irritasyonlar ve alerjiler nedeni ile tüy dökülmeleri lokal ya da genel olarak görülebilir.
İç parazitler bilindiği gibi kedinizin yediği besinlere ortak olurlar ve kedinizde beslenme yetersizlikleri görülür. Bu nedenle kedinizde tüy dökülmesi görülebilir.
Viral ve mikrobik enfeksiyonlar da yine kedinizde beslenme yetersizliklerine ve strese bağlı olarak tüy dökülmesine neden olur.
Mantar enfeksiyonları da genel ve lokal olarak tüy dökülmelerine neden olurlar. Mantar enfeksiyonlarının teşhisi zor, tedavisi uzun ve zahmetlidir.
Otomimun (bağışıklık sistemi) hastalıklar
Hormonal dengesizlikler
h. Pisikojenik nedenler; Kediniz süreli kendini yalıyor, ısırarak kaşınıyor, kuyruğunu kovalıyor, sahibinden gizleniyor, saldırganlaşıyor, tırnaklarını kemiriyor, tuvalet alışkanlığını sebepsiz yere değiştiriyorsa psikolojik bir problemi var demektir. Aşırı tüy dökülmesi yukarıda belirtilen bir çok hastalığın da belirtisi olabilmektedir. Çok tüy döken bir kedide öncelikle bu tüy dökülmesinin nedeni araştırılıp ortaya çıkartılmalı, ondan sonra gerekli tedavi ve takviye yapılmalıdır.